Arendt’s contribution to political philosophy can be criticized under two topics. The first philosophical focus of the thinker is an argumentation of politics for which she tries to come up with a content through the concepts of labor, work and action. Arendt’s narrative which she interprets the experiences from the Ancient Greece up today and which has been illustrated as a history of fall and rise conceives a series of problems. The second focus of Arendt’s thought becomes concrete in her evaluations towards the source and the content of totalitarianism. Thinker explains how a new order has founded based on anti-Semitism, racism, bureaucracy and absolute sovereignty. It can be directed a series of criticisms to this conceptualization method: Arendt codifies the period which she brought into question with a totally negative content. Yet, the era which was condemned by the thinker based on imperialism, anti-Semitism, racism and bureaucracy is also an era during which the liberal states have further democratized, new labor parties and trade unions have been established in many countries, women have forced the political structure to conduct legal changes on behalf of them by organizing for an equality-based rights struggle, and the demands for constitutional democracy have intensified against strong monarchies.
Arendt’in siyaset felsefesine katkısı iki başlık altında analiz edilip eleştirilebilir: Düşünürün felsefi odaklarından ilki emek, iş ve eylem kavramları aracılığıyla somut bir içeriğe kavuşturmaya çalıştığı politika savunusudur. Arendt’in Antik Yunan’dan günümüze kadar yaşananları yorumladığı ve aslında bir düşüş veya çöküş tarihi olarak resmedilen anlatı bir dizi soruna gebedir. Arendt düşüncesinin ikinci önemli odak noktası ise totalitarizmin kaynak ve içeriğine yönelik tespitlerinde somutlaşır. Düşünür anti-semitizm, ırkçılık, bürokrasi ve mutlak egemenlik kavramları temelinde yeni bir düzenin nasıl kurulduğunu açıklar. Arendt tartışmaya açtığı dönemi tümüyle olumsuz bir içerikle kodlar. Oysaki düşünürün emperyalizm, anti-semitizm, ırkçılık ve bürokrasi üzerinden mahkûm ettiği çağ aynı zamanda liberal devletlerin daha da demokratikleştiği, pek çok ülkede yeni işçi sınıfı parti ve sendikalarının kurulduğu, kadınların eşitlik temelli bir hak mücadelesi için örgütlenip siyasal yapıyı kendi lehlerine hukuki değişiklikler yapmaya zorladığı ve güçlü monarşilere karşı anayasal demokrasi taleplerinin yoğunlaştığı bir dönemdir.
Primary Language | Turkish |
---|---|
Subjects | Political Science |
Journal Section | Articles |
Authors | |
Publication Date | January 30, 2020 |
Published in Issue | Year 2019Volume: 2 Issue: 2 |